Bu hafta başlıyacağımız Şemot (שמות) kitabının birinci peraşası, İsrael oğullarının Mısır’da çektiği eziyetleri dile getirmenin yanısıra, bizlere Moşe’yi tanıtır.
Moşe’nin doğuşu, sarayda firavunun kızı tarafından büyütülmesi, Midyan’a kaçışı, Tanrı’nın ona İsrael oğullarını Mısır’dan çıkarma vazifesini vermesi ve kardeşi Aaron ile beraber firavun’un karşısına çıkması olayları sırasında onun söylediği sözler ve davranışları Moşenin ne gibi bir kişiliğe sahip olduğunu anlamamıza yardım eder.
Moşe büyür. Kardeşlerine çıkar ve onların çektiği eziyetleri görür. Bir mısırlının kardeşlerinden bir İbraniyi dövdüğünü görür. Sağa sola bakar. Kimsenin olmadığını görür. Mısırlıyı vurur ve onu kuma gömer. İkinci gün çıkar ve dövüşen iki İbrani görür. Haksız olana “neden kardeşini dövüyorsun” der. “Seni kim bakan ve hakim tayin etti? Mısırlıyı öldürdüğün gibi beni de öldürmek için mi konuşuyorsun?” der. Moşe “geçenler bilindi” diyerek korkar. (Şemot 2, 11-14)
Moşe haksızlığa tahammül etmez. Bunun yanısıra, haksızlığa karşı tepkisinde birbirleri ile çatışan kişilerin ait oldukları millet tarafından etkilenir. Kardeşi olarak gördüğü İbraniyi kurtarmak için Mısırlıyı öldürür. İbrani’yi ise sözle ikaz eder.
Moşe, bir Mısırlı’yı öldürdüğünün bilindiğini anlayınca Midyan’a kaçar.
Midyan kahininin yedi kızı vardı. Babalarının sürüsüne su vermek için gelirler, su çekerler ve yalakları doldururlar. Çobanlar gelip kızları kovarlar. Moşe kalkar, kızları kurtarır ve sürüye su verir. (Şemot 2, 16)
Burada da Moşe haksızlığa tahammül etmez. Rahatsız eden çobanları kovduktan sonra, kızlara yardım eder. Burada Moşe’nin zayıfa yerdım etme karakterini tekrar görebiliriz.
Moşe Midyan kahininin kızlarından biri ile evlenir. Karısı Tsipora:
Bir erkek doğurur. Yabancı topraklarda, yerli omıyan (גֵּר) biriydim diyerek Gereşom adını verir. (Şemot 2, 22)
Moşe aralarında yaşadığı insanların milletine ait olmadığının bilincindedir.
Günlerden bir gün Tanrı Moşe’ye, alevli olmasına rağmen yanıp tükenmiyen bir çalılıkta gözükür ve ona İsrael oğullarını Mısır’dan çıkarma görevıni verir. İlk başta o bu vazifeyi almak istemez.
Moşe Tanrı’ya “ben kimim ki firavuna giderek İsrael Oğullarını Mısır’dan çıkarayım?” der. (Şemot 3, 11)
Bu Moşenin alçak gönüllüğünü örnekliyen ilk sözlerdir belki de.
Tanrı ısrar eder ve Moşe’ye İbranilerin ihtiyarlarına gidip onlara Tanrı’nın ataları Avraham, Yitshak ve Yaakov’a verdiği sözü hatırlıyarak onları Mısır’dan çıkarmanın vaktinin geldiğini söylemesini ister. Ona, bizlerin bugün bildiğimiz, Mısır’dan çıkış senaryosunu özetler. Moşe bunlarla pek yetinmez. Tanrı, Moşe’yi ikna edebilmek için ona birçok mucizevi sinyaller gösterir ve öğretir. Ancak Moşe halen bu vazife için uygun adam olguğuna ikna olmamıştır. Kendini kurtarmak için şöyle der.
Moşe Tanrı’ya “Efendimiz, lütfen, ben ezelden beri ve kuluna konuşmaya başladığından beri sözlerin adamı değilim. Çünkü ben ağzı ağır, dili ağır biriyim”der (Şemot 4, 10)
Tanrı’nın yüce gücü yanında bunların bir engel olmadığı belirtilse de, Moşe vazifenin başka birine verimesi umudu ile
“Lütfen efendimiz, kimin tarafından yollarsan yolla” der. (Şemot 4, 13)
Tanrı çok sinirlenir. Moşe’ye kardeşi Aaron’un konuşmada ona yardımcı olacağını söyler ve onu Mısır’a yollar.
Moşe’nin ona verilen vazifeye karşı bu denli direnişini onun alçak gönüllüğüne ek bir delelet olarak görebiliriz. Bu unsur onun yüce Tanrı’ya karşı bile bu denli münakaşasına sebep olmuştur.
Moşe ve Aharon, emredildiği üzere, firavuna gelip İsrael oğullarının Mısır’dan çıkmalarına izin verilmesini isterler. Firavun buna karşı İsrael oğullarına verdiği ağır işleri daha da şiddetlendirir. İsrael oğullarının temsilcileri firavunun bu kötü kararını görünce Moşe’yi bu durumdan sorumlu tutarlar. Çaresizlik içinde:
Moşe Tanrı’ya dönerek “neden bu milletin durumunu kötüleştirdin? Neden beni yolladın? Senin adına firavuna konuşmaya geldiğimden beri onlara kötülük yaptı ve milletini kurtarmadın” der. (Şemot 5, 22)
Bu sözler, Moşe’nin milletini Tanrı’ya karşı korumak için söylediği ilk sözlerdir.
Moşe sadece alçak gonüllü değil, zayıflara yardımı ve milletini seven ve koruyan ve hatta milletini Tanrı’ya karşı savunmaya hazır bir önderdir.