Ben Gurion havaalanındayız. Körükte İsrael’e “aliyah” yapan bir ole hadaş grubunu karşılıyoruz. Gelenlerin önemli bir bölümü üniversite çağında…
Bir arkadaşımın kızı ve torunları ile kucaklaşıyorum. Ailelerin bölünmeleri insanı üzüyor… Ancak diğer yandan gençler adına seviniyorum. Onlar kısa sürede lisanı öğrenecek, yükseköğrenimlerini tamamlayacak ve geleceğe umut ile bakabilecekler. Çünkü onlar artık “misafir” değil, evlerindeler.
Bu yıl mezun olan 38 öğrenciden 14’nün İsrael’de tahsillerine devam edeceklerini, bir o kadarının da ABD veya Avrupa’da okuyacaklarını öğreniyorum.
İYT’den diğer gönüllülerle, ole hadaşlık işlemleri için kendilerine yardımcı oluyor, bu arada bol bol da sohbet ediyor, açıklamalarda bulunuyoruz. İki genç, ikisinin de adı Rıfat, kimliklerinde (Teudat Zehut) isimlerinin “Rafael” olarak yazılmasını istediklerini belirtiyorlar, yardımcı olmamızı istiyorlar. “Niye Rafi değil?” diye soruyorum, “yok Rafael, özgürlüğümüzün tadını çıkaralım” diyorlar.
Rafael’in “Refua” (sağlık) ve “El” kelimelerinin birleşiminden meydana geldiğini, Şifa Meleğinin adı olduğunu söylüyorum. Seviniyorlar…
2004 yılında Şalom’da “İyi ki adım Yakup, Yako değil…” başlıklı yazımda şöyle yazmıştım:
“ 1980 öncesinde telefonda hattın düşmesini beklemek yerine Eminönü’nden Cağaloğlu’na yürümenin yeğlendiği, bankada çeklere ‘provizyon’ almak için kümelenmiş bir yığın insanın saatlerce ter döktüğü günleri anımsayanlarımız vardır. O kalabalığın içinde veznedarın Türkçe fonetiğe pek uymayan bir isim çağırarak, belki de yanlış telaffuz ederek seslenmesi sanırım pek çok ‘azınlık’ mensubunu tedirgin etmiştir.”
Niye mi yazıma bu başlığı koymuştum, çünkü bir hafta öncesinde Diş Hekimi Yasef Yahya (ז''ל) kliniğine giren katiller tarafından sırf Yahudi bir isime sahip olduğu için canice katledilmişti.
Katil Adem Çetinkaya ifadesinde şöyle demişti; “Şişli’de gördüğümüz diş doktorunun tabelası dikkatimizi çekti. Aramızda bir Yahudi’yi öldürmek lazım diye konuştuk”.
Evet, 18 yaşımda ‘Jak’ olan adımı mahkemede Yakup olarak değiştirmiş olmaktan dolayı o an acı bir teselli duygusuna kapılmış ve ; “şehrin göbeğinde, yazıhanemin girişindeki tabelada, ismimin ‘Yakup’ olarak yazılı olmasına acaba şükretmem mi gerektiğini düşündüm bir an…” diye yazımı noktalamıştım.
Sevgili gençler bilin ki bundan böyle isminizi duyan hiç kimse size “yabancı mısınız?” diye sormayacak. Veya sormasınlar diye isminizi değiştirmek zorunda kalmayacaksınız.
İsminizi gururla taşıyacak, belki bir gün biz de isminizi duyunca sizinle gurur duyacağız. O gün havaalanında karşıladığımız bizim Rafael bakın genelkurmay başkanı (Rafael Eytan’ı saygı ile anıyorum), Yüksek Mahkeme başkanı ve rektör oldu diyebileceğiz. Yolunuz açık olsun!...