Nedir insanların bu araba sevdaları? Sadece gösteriş uğruna, bir araba için on binlerce doları saçıp savurmaları? Oysa araba dediğin şey, insanı bir yerden diğerine taşıyan bir araç neticede. Yani yıllar öncesinde atın – ya da affedersiniz eşeğin – görevini üstlenmiş bir metal yığını. Motor gücünü beygirle ölçmeleri boşuna değil anlayacağınız.
Kadınlar da meraklı gördüğüm kadarıyla, ancak erkeklerin arabalarına duydukları sevda psikolojik olarak açıklanması zor bir fenomen. Üstelik sadece sürmekten değil, fotoğraflarına bakmaktan, hatta bedelini asla ödeyemeyecekleri arabaların içinde sırf beş dakika oturabilmek uğruna galerilere, fuarlara gitmekten haz alıyorlar. Tıpkı futbol maçlarından ya yeni transfer edilen futbolculardan konuşur gibi, arabaların özelliklerini okumaktan hoşlanıyorlar. Bu konuda Freud ne derdi kim bilir? Ancak dünyanın her yerinde, arabalarına eşlerinden daha fazla önem veren erkeklerin sayısı azımsanacak gibi değil. Peki ya program yapmak ya da sinemaya, yemeğe gitmek yerine, bütün bir hafta sonu arabasını özenle yıkayıp cilalayanlara ne demeli?
Bu konu açılınca insanın aklına ister istemez Mustafa Sandal’ın o dillerden düşmeyen şarkısı geliyor: “Onun arabası var güzel mi güzel; Şoförü de var özel mi özel; Bastı mı gaza gider mi gider; Maalesef ruhu yok; Onun için hiç mi hiç şansı yok!” İnsanoğlunun doğasında var sanırım, güzel bir araba gördü mü, içindekinin kim olduğuna bakmak.
Neden peki? Bu arabaya layık olanın ya da almaya maddi gücü yetenin kim olduğunu mu merak ediyorlar? Kim bilir? Bir arkadaşımın dediği gibi, “Havalı bir araba kullanan güneş gözlüklü bir erkeğin cazibesine kapılmamak mümkün değil!”
Erkeklerin gözünde, arabalar maddi ve manevi bir güç simgesi ya da başkaları tarafından müdahale görmeyen tek hâkimiyet bölgeleri belki de. Onları bu denli teşvik ve (biraz ileri gideceğim ama) tahrik etmeleri de bu yüzden. Hatta bunun için “Mechanophilia” diye bir kelime bile türetilmiş, anlamı da arabalara ya da makinelere karşı duyulan cinsel arzu.
Erkeklerle arabaların ortak noktaları da var! Derler ki, 20 yaşında erkek FİAT gibidir: küçük ama hızlı. 20-30 yaş arasında PORSHE gibidir: hızlı ve konforlu. 30-40 arası erkek VOLVO gibidir. Biraz sıkıcı ama teknik olarak mükemmel. 40-50 arası erkek OPEL gibidir: yapabileceğinden fazlasını vaat eder. 50-60 arasında ise eski bir FORD gibidir: Harekete geçirmek için karbüratöre biraz alkol koymak gerekir. Sonrasından söz etmiyorlar, tahminleri hayal gücümüze bırakıyorlar.
Demem o ki, bir araştırmaya göre, arabasına âşık erkek sayısının hızla artmakta olduğu ortaya çıkmış ve kadınlar da, evlenilecek adamı kullandığı arabaya göre belirliyormuş. Ankete göre, Porsche, Lamborghini ve Ferrari gibi markaların kadınları etkileyeceğini düşünen erkekler yanılıyormuş. Ankete katılanların çoğunun öne çıkardığı markalar arasında, Range Rover (evlenilecek erkek), Mercedes / BMW (üzerinde düşünülebilir), Audi (klas ve işlevli), Volkswagen (etkileyici olmasa da idare eder), Toyota (aile adamı), Volvo (çoğunluğu evli, ortalıkta fazla gezinmeyen erkek) varmış. Peki, siz ne kadar seviyorsunuz arabanızı?