top of page

Sizin Notanız Hangisi?


Müzik ruhun gıdasıymış… Peki insanoğlu nasıl anlamış bunu ya da neden ihtiyaç duymuş müziğe? İnsan ile müziğin ilişkisi ya da etkileşimi tam olarak hangi noktada başlamış? İnsan olmanın temelinde “toplumsallaşma güdüsü” diye bir olgu olduğunu biliyoruz, bir başka deyişle insan tek başına yaşayamıyor. İlk müzik eserleri olarak tanımlanabilecek ritimler de insanları bir araya getiren araçlar olarak ortaya çıkmış. İnsanlar bu seslerin uyumu aracılığıyla birbirleriyle aynı ortamda, aynı grupta yaşayabilmişler.

Aslında, müzik hayatımızın her anında var. Her kulağımıza gelen doğadaki sesler müzik değil mi sizce? Yani yağan yağmurun şarıltısı, ormanın uluması ya da kıyıya vuran dalgaların hışırtısı? Taze pişmiş gevrek kurabiyenin çıtırtısı ya da pastanın piştiğini haber veren fırının alarmı?

Yani müzik dediğimiz şey, yalnızca ünlü sanatçıların, bestecilerin elinden çıkma eserlerle kısıtlanamaz. Kulağımıza hoş gelen her ses sanattır, her melodi ve her nota ruhumuzu besleyebilir. Bazen bir kedinin belli belirsiz miyavlaması, bazen size deniz tatili anımsatan bir martının ciyaklaması, bazen de sevgilinizin kahkahası…

Müzik aslında doğal güzelliğin yanında, insanın güzelliğini de anlatır. Bu konu her açıldığında, aklıma Eagles grubunun kült şarkısı “Hotel California” gelir. Şarkının gerçek ve bir o kadar da hüzünlü hikâyesini bilmeyenler için, kısaca paylaşayım:

Hikâyenin kahramanı olan delikanlı, çok uzun bir yoldan gelir ve dinlenmek için Hotel California'ya gider. Odasından çıkarken yan odada kalan kızla karşılaşır ve tanışırlar. İlk bakışta birbirlerine âşık olurlar. Güzel bir yaz aşkı yaşarlar, ama her şeyin bir sonu olduğu gibi tatilinde bir sonu vardır. Tatil biter ve iki âşık ayrılmak zorunda kalırlar, ancak delikanlı kızdan, bunun bir yaz aşkı olmadığını kanıtlaması için ona bir söz vermesini ister: Tam bir yıl sonra tanıştıkları gün bu otelde buluşacaklardır... Birbirlerine söz verirler ve ağlayarak ayrılırlar.

Bir sene sonra, delikanlı arabasına atladığı gibi bitmek bilmez yolları aşarak Hotel California’ya gelir. Oysa şaşkındır, çünkü tek gördüğü karşısındaki simsiyah duvarlar ve yıkık bir harabedir. Bütün gün orda sevdiği kızı bekler, ama kız gelmez. Sonradan öğrenir ki, bir önceki gün otelde yangın çıkmıştır ve ona sürpriz yapmak için bir gün önce giriş yapan sevgilisi o yangında hayatını kaybetmiştir. İşte o muhteşem Hotel California şarkısının söz ve bestesi böyle bir aşkın küllerinden doğmuştur!

Demem o ki, müzik yanımızda taşıyabildiğimiz ve her an ulaşabileceğimiz bir acil sanattır. Tablolar, heykeller, tiyatrolar cebimize sığmaz, koca bir müzeyi yanımızda taşıyamayız. Sanat eserleri ile gezmek zordur, ancak müzik her an yanımızda olabilir. Ve daha da önemlisi kulağımıza hoş gelen her ses, her müzik sanattır. Tıpkı ünlü besteci Çaykoski’nin dediği gibi: “Müzik gerçekten de, Tanrı’nın karanlıkta amaçsızca gezinen insanlığa sunduğu tüm hediyeler arasında en güzel olanıdır.”

Bizi Takip Edin
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
bottom of page