Ne güzeldir seyahat etmek; günlük koşturmacalardan uzakta, yeni, farklı, cezbedici köşelere ulaşmak. Yeni tatlar tatmak, farklı medeniyetleri tanımak ya da sadece ayaklarını uzatıp tembelliğin keyfini çıkartmak.
Ailece seyahat etmeyi biz de çok seviyoruz. Ancak seyahat etmek istediğimiz noktalara ulaşmak her zaman kolay olmuyor. En büyük neden tabii ki seyahat masrafları… Fakat biz kendimizce bu probleme bir çözüm bulduk. Ben size önce en son seyahatimizi anlatayım, ardından bulduğumuz çözümü sizle paylaşayım belki faydası olur.
Eşimle ben tek bir şehre seyahat edip aynı otelde 5-6 gün geçirmekten hazzetmediğimiz için seyahatlerimizde pireler gibi oradan buraya zıplarız. Geçen yıl uçak biletlerine göz atarken, Ekim 2017 dönemi için Tel Aviv-Cenevre biletinin, hatırı sayılır şekilde ucuz olduğunu gördüm, kişi başı gidiş-dönüş yaklaşık 96euro. Avrupa bileti için hiç de fena sayılmaz değil mi? Eşim de onaylayınca biletleri satın aldım. Ama Cenevre’de ne yapacaktık? Üstelik İsviçre’nin dünyanın en pahalı ülkesi olduğu malumunuz. Her zamanki gibi haritaya baktım çevrede ne var ne yok diye. Evreka!! Cenevre’nin yanında Cenevre Gölü var diğer adıyla Lac Léman!
Eşime yeni bir teklifle gittim: ‘’Neden Cenevre Gölü’nün çevresinde bir Bisiklet turu yapmıyoruz?’’
Üstelik, gerçekten de uluslararası bir Lac Léman Bisiklet turu varmış. Diğer bir deyişle, bisikletçiler için düzenlenmiş yollar var!
6 günlük bisiklet turuna çıkmak için zihinsel olarak hazır olmak yetmez. Fiziksel olarak da hazırlanmalısınız. Turdan bir kaç ay önce elimize geçen fırsatlarda (iki minik çocuklu evlerde fırsat zaman demek) önce Bat-Yam – Palmahim turları yaptık (45km). Sonra Elit Türk Kahvesi’nin organize ettiği ve Ayalon’u kapattığı organizasyona katıldık (50km). Turdan önceki haftalarda da Bat-Yam – Tel Baruh arasında turladık (35km).
Bisikletlerimizi yanımızda götürdüğümüzden, ekstra kargo ücreti olan 90eur ödedik. Tanımadığınız bir ülkede, tanımadığınız yerlerden bisiklet kiralayamazsınız. Size ne kadar sağlama bisiklet verildiğini yola çıkmadan bilemezsiniz.
Bizikletleri söküp, dev çantaya koyduk. Hava alanında görevliler kargomuzu özel bir bölmeden teslim aldılar.
Dikkat! Bizim gibi hataya düşmeyin. El aletlerini sırt çantasında geçirmek yasak…Neredeyse el koyuyorlardı.
İsviçre’ye indiğimizde eşim bisikletleri yaklaşık bir saatte monte ettikten sonra hava alanı yakınında tuttuğumuz otele doğru yola çıktık. Tura Cenevre şehrine girmeden başlayacağımız için ve şehre akşam karanlığında vardığımızdan hava alanına en yakın otelı seçtik.
Turun 1. günü
Hava hiç de korktuğumuz gibi soğuk değil. Mis gibi. Arkamızda dağlar. Orman...
İlk hedefimiz CERN (Avrupa Nükleer Araştırma Merkezi). Kimi müze, kilise gezer. Bizim gibi iki geek (inek) tabii ki CERN’i ziyaret etmeden dönmez. CERN; Cenevre’nin ve başka şehirlerin altında kurulu tünellerden oluşuyor ve atom altı parçacıklar çarpıştırılarak Fiziğin ve en nihayetinde evrenin sırlarına erişilmeye çalışılıyor. Minik gezimizin ardından göle doğru inmeye başladık.
Büyük dehaların büyük formülleri, bu muhteşem heykele nakşedilmiş.
1990’lara kadar kullanılmış, orjinal Hadron Çarpıştırıcısı.
İlk durağımız Fransa tarafındaki Versoix. Ah evet bahsetmeyi unuttum! Cenevre Gölü iki ülke arasında ve aynı gün içinde bir kaç kez ülke değiştirebiliyorsunuz. Tam anlamıyla bir sınır ve sizi kontrol eden polisler yok.
Versoix’da göl kenarında pikniğimizi yaptıktan sonra o gece kalacağımızı Divonne Les Bains’e vardık.
Turun 2. günü
İstikametimiz Lausanne (Lozan)
İlk gün yaklaşık 45 km yapmıştık. Bugün ise biraz zorlanıyoruz. Akşam kalacağımız otelimiz Lausanne’ın dışında ve toplam yaklaşık 60km yapmamız lazım. Lausanne’ın içindeki yokuşlar da hiç yardımcı olmuyor. Ama yokuşları tırmanıp aşağıya göle bakmak müthiş keyifli. Şehre girip gençlere karışıyoruz ve pizzamızı yiyoruz.
Otelimiz gölün üstünde. Balkonumuz var ve altımızda mini bir marina da konumlanmış.
Turun 3. günü
Bugün, Lausanne üstünden önce Montreux’ye (Montrö) oradan da Meillerie’ye geçeceğiz. Yine uzun bir yol bizi bekliyor. Yaklaşık 60km. Nedense burada otellerin kahvaltı verme kültürü yok. Var ama oldukça pahalı. Biz de en yakın köydeki bir Tea Room’da (mini fırın) mola verip kendimize taze baget, leziz tereyağı ve peynir ile ziyafet çekiyoruz.
Yol nefis. Montreux yolunda şehirler arası yoldayız ama yolun büyük kısmında kaldırım ya da bisiklet yolu var. Gölün diğer yakasına geçtiğimizde yol bizi patika bir yola ve ormana götürüyor. Meğer iki köy arası yola girmişiz. Önümüzde ihtişamlı dağlar, etrafımızda orman, bir yanımızda göle dökülen turkuaz nehir. Doğanın kusursuzluğu, renklerin muazzamlığı maalesef fotoğraflarda çıkmıyor. Derken yağmur başlıyor.
Yağmur, bisikletçinin dostu değildir. Çamurda kayabilir ve bir yerinizi kırabilirsiniz. Neyse ki şiddetli değil.
Yine Fransa tarafındayız. Ve otelimiz yine göle bakıyor. 60km’nin yorgunluğunu ve kaybettiğimiz kalorileri minik kettle’mızın yardımıyla güzel bir çayla ve gofretlerle gideriyoruz.
Turun 4. Günü
Meillerie’den ayrılıp minik minik köylerden, Ortaçağ’ı anımsatan evlerden geçiyoruz. İstikametimiz meşhur Evian sularının çıktığı Evian Les Bains ama oraya ulaşmak o kadar kolay değil. Sağlam tırmanışlardan sonra şehre varıyoruz. Kısa bir ziyaretin ardından turumuzda kalacağımız son otele doğru yola çıkıyoruz. Hala Fransa’dayız. Yeni istikametimiz Thonon Les Bains. Göl kenarında, Italya’daki sahil şehirlerini andıran sevimli bir yer. Otelimiz Ibis. Fiyatı çok ucuz ama kendi gayet temiz ve modern. Açlığımız bizi yoklayınca pizza bulmak için meydana iniyoruz. Vee tabii ki bir Türk kebabçısı. Her yerdeler. Et yiyemeyeceğimiz için bir pizza ve Türk çayı sipariş ediyoruz. Tatlımız baklava. Benden mutlusu yok!
Anneme ipek kırmızı bir eşarp alıp dinlenmeye çekiliyoruz. Zaten otele dönmeyip ne yapabiliriz? Şehir saat 7 olmadan ölmeye ve Alplerin varlığını hatırlatarak donmaya başlıyor.
Turun 5. ve son günü
Bugün artık dönüyoruz. Önümüzde yaklaşık 50km var. Yine sağlam tırmanışlardan sonra etrafımızı ay çiçek tarlalarının, mosmor yabani çiçeklerin ve ineklerin çevrelediği bir yerde termos çayımız, taze bagetimiz ve Thonon’da aldığımız peynir ile şahane bir kahvaltı ediyoruz.
Cenevre’den hemen önce nispeten daha az kaliteli görünümlü Thonex’e varıyoruz. Çocuklara hediye, ofise çikolata bulmak o kadar kolay değil çünkü Pazar günü neredeyse her yer kapalı.
Thonox’dan Cenevre’ye girdiğimizi fark etmiyoruz bile. O kadar yokuştan sonra uzun bir iniş keyifli. Cenevre’de görülesi en meşhur nokta Jet D’Eau’da çocuklaşıp lüks otellerin yanından geçiyoruz. Bu inişin bir de çıkışı var! Zaman su gibi akıyor ve biz hava alanına doğru pedallıyoruz. Yokuşlar bittiğinde hava alanı yoluna girmiş oluyoruz. Unutmayın, bu yolda hiç otobana ya da tehlikeli yollara girmedik. Ya kaldırım ya bisiklet yolu vardı.
Hava alanında bisikletlerimizi söküp sabaha karşı onları kargoya teslim ediyoruz. Rüya gibi bir tatili daha noktalıyoruz.
Sayılar:
Bisikletle Toplam Km: 240Km.
Geçilen şehir/köy sayısı: Belirsiz
Fiyatlar:
Bilet: 90 euro kişi başı
Bisiklet kargo bedeli: 90 euro
Otel: 37euo-90 euro arası (kahvaltı hariç)
Ekmek: 0.60-4 euro
Pizza: 7euro
Bir büyük paket çikolata: 2,5euro
Peynir Fondue (Fondü): 25euro kişi başı
Kadeh şarap: 4euro
Toplam seyahat masrafı: 2 kişi için 3000 şekel.
İpuçları:
Her zaman Low Cost (Düşük fiyat) uçuyoruz. Seyahat etmeye yaklaşık 8-9 ay önce karar verip, biletlerimizi alıyoruz. Fiyat kıyaslaması için en iyi site: www.skyscanner.co.il
Tek bir şehirle sınırlı kalmıyoruz. Seyahatlerimize en az 3-4 şehir sığdırıyoruz. Her zaman toplu taşımayı kullanıyoruz. Yabancı ülkelerdeki park/ceza sistemini bilemezsiniz. Örneğin İtalya’da Cinque Terre’ye araçla girmeniz yasaktır. Aracınınızı şehrin km.lerce dışına park etmeniz gerekir.
Asla valiz almıyoruz. Tek sırt çantası yetiyor. Bir sebep ucuz uçuş diğer sebep, iki küçük çocukla seyahat ettiğimizde ellerimizin serbest olması. Yazın mayo vs kumaşlı giysiler tercih ediyoruz. Yanımıza sadece 3 set kıyafet alıp onları gerektiğinde yıkıyoruz. Mayo kumaşı çabuk kuruyor.
Yanımıza mutlaka börek gibi doyurucu ve kuru gıda alıyoruz. Gideceğimiz yerde ne zaman yiyeceğimizi bilmediğimizden, tedbirli davranıyoruz.
Yanımıza sadece nakit değil, postanenin verdiği, limiti belirlenebilir kredi kartını da alıyoruz. Paraları mutlaka aramızda paylaştırıyoruz. Yanımızda ayrıca pasaportlarımızın renkli fotokopilerini taşıyoruz.
Avrupa seyahati için bütçemiz günlük 100eur geçmeyecek şekilde hareket ediyoruz. Eğer bulunduğumuz şehirde en uygun otel 104eur iseertesi gün 60-70euro’luk oda bakıyoruz.
İsviçre gibi pahalı bir yerde bile bu kural işledi. Böylece yeni bir seyahat için plan yapabiliyoruz.