Bereşit peraşasının ve tabii ki Tora’nın ilk cümlesini anlamak her zaman oldukça zor olmuştur. Kâinatın bir yaratıcısının olduğu gerçeğini kabullenmek özellikle küçük yaşlarda fazla zor değildir. Bu yönde verilen bir eğitimle çocuklar Tanrı’nın varlığını anlarlar en azından sorgulamazlar. Ancak insan büyüyüp de farklı alanlara yönelince Tanrı’nın varlığını bile sorgular duruma gelirler. RaMBaM, Kral Şlomo’nun bir sözünü esas alarak bir açıklama yapar. Şlomo Ameleh “AE.loim asa et aadam yaşar veem bikşu heşbonot rabim” ifadesini kullanır. Tanrı’nın insanı anlayış yeteneği ile yarattığını söyler. Ancak insanoğlu farklı yönlere yönelmek suretiyle daha sorgulayıcı ve başka hesaplar peşine düşmektedir. Rabiler Tora’nın son sözcüğü olan ‘Yisrael’ ile ilk sözcüğü olan ‘Bereşit’ arasında bir bağ kurmaya çalışmışlar ve bu konuda birçok açıklama yapmışlardır. RaMBaM’ın yukarıda açıklanan görüşü doğrultusunda bizlere ‘Yisrael’ denmesi aslında çok normaldir. Bu sözcük ‘yaşar E.l’ sözcükleriyle aynı harflerden oluşur. Yisrael toplumu doğru bir düşünce tarzı ile Tanrı’yı kabullenmiştir. Böylelikle yaratılışın ilk cümlesi olan Bereşit peraşasının başlangıcı onun için sürpriz veya sorgulanması gereken bir şey değildir. Bu cümleye inanan kişi diğer cümlelere geçebilir ancak bu cümlede sorunu olan birinin öncelikle bu cümle ile ilgili sorununu halletmesi gerekir. Çünkü din daha doğrusu Yahudilik bir inanç sistemidir ve eylemlerini bu sistemin paralelinde kurar. Nerede olursak olalım ‘tuma’ dediğimiz safsızlık günümüzde oldukça kuvvetlidir. İnsan doğrudan maruz kalmasa bile bu olumsuzluktan mutlaka etkilenmektedir.
İspanya’daki büyük bilgelerden Don İzak Abravanel öncelikle Tora’nın kimin tarafından yazıldığını sorar ve yanıtını verir. Tanrı her sözcüğü Moşe’ye dikte ettirmiştir. O halde daha ilginç bir soru gündeme gelir. Eğer Moşe bunu dikte ettiyse neden ilk cümle de “Vaydaber Ad… el Moşe” şeklinde başlamaz? Neticede Tanrı bunu Moşe’ye söylemektedir ve kitabın böyle başlaması daha akla yatkındır. Bu sorunun yanıtını vermeden önce genel bilim çerçevesinde ‘evrim’ teorisinin bir öğretisine çok kısa olarak bakacağız.
Evrim teorisi kullanılmayan organ veya üyelerin zamanla işlevliklerini kaybedeceklerini savunur. Bunun en güzel örneği olarak da insandaki ‘Apandis’i gösterir. Bu teoriye göre Apandis veya kör bağırsak evrim içinde işlevini yitirmiş bir organdır ve olmasa da bir zarar değildir. Ne ilginçtir ki son yıllarda bilim insanları apandisin bile bir işlevi olduğunu kanıtlamışlardır. Bilim dünyası bu keşfi heyecanla karşılamıştır.
İnsanın en mükemmel organı beyindir. Bu sayede günümüzde yaşadığımız bütün teknoloji, bilim ve sanat hayat bulmaktadır. Yaratılan teknoloji elbette bir bilim insanının beyninin ürünüdür. Sanat harikaları o sanatçının düşüncelerinin gerçeğe dönüşmesidir. Bütün bunlar henüz çok çok az kısmı anlaşılabilmiş olan insan beyni sayesinde yapılabilmektedir. O halde soru açıktır: O beyin kimin tarafından yaratılmıştır? Bir yaratıcı olmadan yaratmanın olamayacağının kanıtı aranıyorsa beynimiz buna en güzel örneklerden biridir. Yahudi düşünce ve inanç sisteminde cevap bellidir.
Abravanel’in sorusunun yanıtını bu arada vermek daha kolay olacaktır. Kâinata bakan ve onu anlayan bir kişi yaratıcı olmadan bu mükemmelliğin olamayacağını da anlar. Kâinatı gördükten sonra Tanrı’nın Tora’da “vaydaber Ad… el Moşe” şeklinde başlamasına gerek yoktur. Çünkü herkesin görebileceği şekilde “Bereşit bara E.loim et aşamayim veet aarets” tartışmaya açık değildir.
Bereşit peraşasında oldukça ilginç bir cümle yer alır: “Elle toledot aşamayim veerets beibaream beyom asot Ad… E.loim erets veşamayim – Tanrı’nın yer ve gökleri tamamladığı günde; yaratıldıklarında göklerin ve yerin türevleri bunlardı.” Baal Aturim “erets veşamayim” ifadesinin TaNaH içinde iki yerde olduğunu öğretir. Bereşit peraşasında ve Teilim 147. Mizmorda “odo al erets veşamayim – görkemi yeryüzü ve göklerdedir” cümlesinde bu ifadeyi bu şekliyle görmek mümkündür. Bilgeler bunun nedenini “bişvil asa erets veşamayim – yeryüzü ve gökleri yarattığı için” şeklinde verirler.
Daha on beş yaşımdayken İzmir’de Şalom gazetesinde de zaman zaman yazıları yayımlanan Madame Ester Morguez (Z’’L) bir sohbetimizde kâinatın Avraam uğruna yaratıldığını okuduğunu benimle paylaşmıştı. Bunun da yukarıda söylediğimiz cümle ile bağlantılı olduğunu öğretmişti. Hep değerli bir öğreti olarak sakladığım bu ifade Kerem Şlomo adlı kitapta Zohar’ın verdiği bilgi ışığında şöyle izah ediliyor.
Tanrı dünyayı Avraam uğruna yaratmıştır. ‘Beibaream’ sözcüğünün harfleri ‘BeAvraam’ sözcüğünün harfleri ile aynıdır. Avraam iyiliği nezaketi, zarafeti ile dünyayı taşıyan sütunlardan biridir ve onun uğrunda kâinatın yaratılması sürpriz değildir. Nasıl ki bir resmin ressamı, bir kitabın yazarı, bir şarkının güftecisi ve bestecisi varsa Avraam kâinatın bir yaratıcısı olduğunu insanlara öğreten kişidir. Bu sözcüğün Avraam ile ilgisi olduğuna dair bir başka kanıt da Kaşer olan her Sefertora’da daha küçük yazılan ‘he’ harfidir. Zira ilk başlarda ‘Avram’ olan Avraam bu ismi aldığı zaman ‘he’ harfi ismine sonradan eklenmiştir.
Daha ilk peraşada kâinatın yaratılışı işlenirken Avraam’a yer verilmesi Tanrı’nın ona verdiği önemi daha da pekiştirmektedir. Avraam’ın çocukları olarak bizler de günümüzün tuma ortamında biraz daha saflık edinebilmek için Tora öğrenmeye ve öğretmeye devam etmeli Avraam’ın yoluna, Tanrı’nın ‘yaşar’ olarak ifade ettiği yola devam etmeliyiz.
Kaynak:Salom