Uzun süredir Türkiye Yahudileri göçten bahsediyor. Şu an
üniversitedeyim ancak başka ülkelere taşınmak küçüklüğümden
beri hep konuşulan bir konu olmuştu. Fakat son yıllardaki artış o
kadar çok hızlı oldu ki bu dalgada başka bir şey konuşamaz olduk.
Uzun zamandır Amerika’da, İsrail’de ve bazı Avrupa ülkelerinde
yaşayan Türkiye göçmeni Yahudiler vardı. Bunlar bizim
akrabalarımız ve arkadaşlarımız olduğu için taşınmak her zaman
insanların aklındaydı, sonuçta bir örnek alınacak, takip edilecek bir
tanıdık vardı. Özellikle İsrail’e taşınmak, sembolik değeri ve anında
vatandaşlık hakkı vermesi sebebiyle hep konuşulan bir olasılıktır.
Ama olasılıkların ve hayallerin konteynır kutuları ve veda
yemeklerine dönüşmesi son beş yılda çok hızlandı.
Zaten 2003 sinagog saldırıyla travma geçiren Yahudi toplumu,
Mavi Marmara ve “One Minute” krizleriyle gerilen Türkiye-İsrail
ilişkilerinden dolayı toplumun daha da ucuna itilmişti. Türkiye’de
her zaman yaşadığımız istenmemezlik ve ötekilik daha da
hissedilir olmuştu. İşte tam bu dönemde etrafımdaki bir sürü kişi
taşınmaya başladı. 2010’da başlayan bir göç dalgasında birbiri
ardına çocukluk arkadaşlarım Kanada’ya, Amerika’ya ve İsrail’e
yerleşmeye başladı. Göç, hayatımızın öyle bir değişmezi oldu ki
her 6 ayda bir arkadaş grubumuz, her sefer daha az kişiyle,
toplanıp yeni gidenlere veda eder olduk.
2010’dan beri artarak devam eden göçler son yıllarda ekonominin
yavaşlamasıyla daha da hız kazandı. Çocuklarına istedikleri hayatı
veremeyen genç aileler ve eskisi kadar iyi koşullarda orta-üst sınıf
hayatlarının devam etmeyeceğini anlayan gençler Miami’ye, New
York’a, Toronto’ya ve Tel Aviv’e giden Türk Havayolları uçaklarını
doldurdu. Yazları ziyarete geri geldiler, önce her yaz, sonra daha
az. Bazı küçük çocuklar Türkçeyi unuttu, bazıları yeni ülkelerinde
doğan çocuklarına Türkçe öğretmeye bile çalışmadı.
Asıl sıçramaysa son bir senede oldu. Türkiye son yılda zor
zamanlar geçirdi. Her zaman var olan antisemitizm faktörü,
ekonomik yavaşlama ve İstanbul’a ulaşan terör ile birleşince
gitmeye meyilli olan birçok insan kesin karar verdi.
Hep göçten bahsetmek Yahudi toplumunu yoruyor. Yazın başında,
birçok kişinin taşındığı zamanlarda, etrafımdaki herkes ya göç
ediyor ya da göçten bahsediyordu. Evde konuşulan, dedikodusu
yapılan konu, insanların ilişkileri, evlilikleri, boşanmaları değil,
kimin nereden oturma izni aldığı, kimin İspanyol vatandaşı olduğu,
ya da kimin İsrail’e taşındığı olmuştu.
Her gün gitmeyi, nereye gideceğini, nasıl gideceğini düşündükçe,
kalan binlerce insan da geriliyor, yoruluyor ve kendini göç etmeyi
düşünmeye mecbur hissediyor. Hala Türkiye’de yaşayan 10.000
kadar Yahudi için bu zihniyet boğucu olabilir.
Sürekli gitmekten bahsedersek ve göçü düşünürsek nasıl buradaki
hayatımızdan memnun olabilir ya da buradaki insanlarla kalıcı
ilişkiler kurabiliriz? Bir ayağımız kapının dışındaymış gibi yaşamak
bizi Türkiye’de daha da yabancı hissettirir. Sanki doğup
büyüdüğümüz, yüzyıllardır yaşadığımız ülke bir dinleme tesisi, bir
sonraki ülkeye ve yeni hayatlara geçmek için bir atlama
tahtasıymış gibi… Giden yüzler yerine kalan binlere odaklamamız,
birbirimize hala buradayken destek olmamız lazım.
Böyle hissetmek istemiyorum. Bazen iyimser olmak, belki de
geleceğimi Türkiye’de kurabileceğimi düşünmek istiyorum ama
kendimi inandıramıyorum.
kAYNAK:AVLAREMOZ · EYLÜL 23, 2017