Bundan tam 24 yıl önce 1999 yılında Adapazarı’nı vuran deprem felaketiyle ilgili kaleme aldığım yazılara bir göz atıyorum.
“Kentin resmi bir binasını röntgeni, ultrasonu, iki ameliat odasıyla 1500 kişilik tam teşekkülü bir hastaneye çeviren İsrail kurtarma ekibinde otuz yıl önce Türkiye’den göç eden Dr. David Levi’nin; ‘Türkiye’nin bu güç durumunda isteyeceği her yerde yardım yapmaya hazırız. Bunun için buraya geldik’ dediğine ve bu sözleri söylerken de doktor dostumun insanlık duygusunu yerine getirmenin verdiği haza tanık oluyordum. (Biz bir aileyiz, Şalom, 25.Ağustos,1999)
Diğer bir yazımda ise şöyle yazmaktaydım: “1999 depreminde o şiddetli sarsıntı ile ikiye ayrılan geceden sonra ekran başından kopamamıştık, sanki bir feryat, her enkaz karesi, yaşanan o dehşete, deperemzedelerin acılarına bizleri ortak ediyordu.
Oysa Adapazarı’nda geçirdiğim bir gün boyunca tüm kenti saran o kokuyu, göçüklerin altında kalan cesetlerin ortalığa yaydığı ölüm kokusunu insan ciğerine teneffüs etmedikçe salt ekrandaki görüntülerin dramın gerçek boyutlarını yansıtmakta yetersiz kaldığını kavramıştım.” (Bir alkış…yeterli, Şalom,1.Eylül,1999).
Kahramanmaraş ve on ili vuran tarihin en büyük deprem felaketinde ise gelişen teknoloji ve sosyal medya sayesinde iskambil kâğıdı gibi yıkılan sayısız binanın görüntüsünü anında ekranlarımızda gördük. İnsanların o çığlıklarını, acz içinde haykırışlarını duyduk. Ne yazık ki geçmişten ders alınmamış, mütahhitler yine malzemeden çalarak yapılar inşaa etmişler, deprem sonrası toplanan paralar duble yol yapımında kullanılmış, güçlendirme faaliyetleri yerine imar affı sayesinde çarpık yapılaşmaya prim verilmişti. Sonuç 50 bini aşağı öngörülen an itibariyle yitirilen 32 bin can…
1999’da kaleme aldığım yazımdan aktarmaya devam ediyorum: “İsrail’de ‘LATET” İnsani Yardım Örgütü’nün öncülüğünde toplanan ve İskenderun Limanına ulaşan 900 tonluk erzak yardımının ilk bölümünün dağıtımına yardımcı olmak üzere 23 gönüllü Adapazarı’ndaydık; AKUT’un yönlendirdiği dört arkadaş, aralarında 40 yıl önce Türkiye’den İsrail’e göç eden iki Türkiyeli Yahudi’nin de yer aldığı İsrailliler ve Şalom ekibi.
Koliler elden ele taşınıyor. 90 ton içme suyu, 85 ton patates, 65 ton havuç, 30 ton pastörize süt, 5 ton şeker, hazır çorbalar, cornflakes, en lüks birkaç süper marketi doldurmaya yeter miktarda gıda, ilaç, battaniye, vs. Üniversiteli bir gönüllü yanaşıyor yanıma, usulcacık; ‘Yöre halkı fazlasıyla dindar, Amerikan gıda maddelerini yemediler’ diyor.”
2023 depreminde de AFAD’ın bazı bira reklamı amblemleri taşıyan giysileri dağıtmaktan imtina ettiğini sosyal medyadan öğreniyoruz. Değişen bir şey yok!..
Yıl 1999; “Gece saat on; ikinci konteynerin boşaltılması tamamlandığında kent zifiri karanlık (Adapazarı), un ufak olmuş binaların arasında çarpık dahi olsa ayakta kalmayı başaran tek tük yapılar zor seçiliyor. Kızılay’ın bahçesinde, cılız bir ışık altında Kızılay mensupları, çok sayıda üniversiteli gönüllüler, biz ve İsrailli ekip karşılıklı alkışla birbirimize teşekkür ediyoruz.
Ve birşeyler kıpırdıyor içimizde. Bu alkış Türk halkının İsrail halkına teşekkürü. Gazete ilanında yardım ulaştıran ülkeler listesinde İsrail adının unutulmuş olmasının ne önemi var ki?..”
Gerçekten öyle, 24 yıl sonra yine pekçok yayın ve haberde İsrael’den deprem bölgesinde 19 can kurtaran Tzahal, Ehud Hatsala ekiplerinin ve kurulan sahra hastanesi haberlerinin göz ardı edilmesinin ne önemi var ki…
1999’da olduğu gibi 2023’te de LATET’in İsrael-Türkiye İş Konseyi ile iş birliği halinde İsrael’den Türkiye’ye gönderdiği 60 ton yardım malzemeleri İskenderun limanında AFAD’a teslim ediliyordu.
1999 yılında kaleme aldığım diğer bir yazıya göz atıyorum: “Yine İsrail halkı Türkiye’deki depremzedelere yardım elini uzatmakta bir an için bile tereddüt etmiyor. Bunun son güzel bir örneği Türkiyeliler Birliği, Kibutzlar Birliği, JOİNT gibi sivil toplum kuruluşlarının inisyatifi ile İzmit’te yıkılan Yarbay Refik Cesur İlkokulu’nun yerine, toplanan 170 bin dolar tutarındaki bağışla gerçekleştirilecek olan sekiz sınıflık okul.” (Türkiye İsrall Dostluğu, Şalom, 22.12.1999).
Bu defa da İsrael’de Türkiyeliler Birliği ilaç yardımının yanısıra 6300 gönüllüsü bulunan ve deprem bölgesinde 50 kişilik bir gönüllü ekibiyle hayat kurtarmaya çalışan “EHUD ATZALA” kuruluşu ile birlikte bir yardım kampanyası başlattı.
Sekiz gün deprem bölgesinde kurtarma çalışmalarında bulunacağı bildirilen “EHUD ATZALA”nın Alman ve Avusturya’dan gelen yardım-kurtarma ekipleriyle birlikte süresinden önce altıncı günde güvenlik nedenleriyle geri dönmüş olmaları bizleri üzdüyse de 24 yılda hiç alınmayan dersleri bir yana bırakarak bardağın dolu tarafına bakıp ülkelerarası dayanışma köprülerinin oluşmuş olması bu acı günlerde tek teselli olsa gerek.
تعليقات