Son aralar Avrupa ülkelerinde, ABD, hatta Avustralya’da İsrael karşıtı gösteriler devam ede dursun geride bıraktığımız hafta Batı dünyasından ünlü kişilerin ziyaretlerine tanık olduk. Amaç hep aynıydı; özdeş olma ve dayanışma…
İskoçyalı yazar ve gazeteci Douglas Murray’in, İsrael izleyicisine tek seferlik bir konferans vereceği ilan edildiğinde, biletler çok önceden kısa sürede tükenmişti. Aslında savaşın başlangıcından bu yana Murray birçok kez İsrael'i desteklemeye gelmişti. Savaş sırasında bile ülkenin güneyinde ve kuzeyinde mağdur olan çevredeki toplulukları ve tüm ülkeyi gezdi. O bir Yahudi değil, ama bir Yahudi’den öte İsrael yandaşı. Sosyal medyada İsrael lehine onlarca makale, köşe yazısı ve paylaşımlar yazdı, dünya basınına verdiği röportajlarda her zaman İsrael'in yanında yer aldı.
Tel Aviv’de yaptığı konuşmasında Murray, çatışma bölgelerinde ilk elden edindiği deneyimlerini ve gözlemlerini samimi bir bakış açısıyla paylaştı. Ben bu etkinlikte yoktum fakat İsraellilerin bu değerli dosta sevgisini ayakta alkışlayarak ifade ettiğini öğrendim.
Geçtiğimiz Nisan ayında Douglas Murray, 7 Ekim'den bu yana yaptığı çalışmalardan dolayı Devlet Başkanı ve Diaspora Bakanından özel bir takdir aldı. Devlet Başkanlığı konutunda düzenlenen bir etkinlikte Murray şunları söyledi: "Ölümü bu kadar seven insanların, yaşamı sevenlere karşı kazanma şansı yoktur.”
Bir haftasını İsrael’de geçiren Murray’a geçen hafta sonu bir ünlü daha eşlik etti. Birkaç günlük bir ziyaret için İsrael’e gelen Oscar ödüllü aktör Kevin Spacey, Kibbutz Kfar Aza da dahil olmak üzere 7 Ekim Hamas saldırılarından etkilenen yerleri Murray ile birlikte gezdi. Spacey ayrıca, Tel HaShomer'deki Sheba Tıp Merkezi'nde yaralı askerleri ziyaret etti, onların hikayelerini ayrı ayrı dinledi ve hizmetlerine desteğini içtenlikle ifade etti.
Ülkenin diğer bir ünlü ziyaretçisi ABD’li müzisyen, besteci ve oyuncu Montana Tucker’di. Sanatçının ülkede bulunmasının çok önemli bir nedeni vardı…Çünkü o önemli bir projeye, bir belgeselin hazırlanmasında büyük katkıda bulunmuştu. Montana Tucker'ın katılımıyla çekilen “The Children of October 7” (7 Ekim Çocukları) belgeselinin duygusal ilk gösterimi geçtiğimiz pazartesi gecesi Yeruşalayim’deki Hoşgörü Müzesi'nde yapıldı. Belgeselin gösteriminin onur konukları Devlet Başkanı Isaac Herzog, eşi Michal ve Montana Tucker’di.
Yönetmenliğini Asaf Becker'in üstlendiği belgeselde Tucker'ın Hamas'ın terör saldırısından sağ kurtulan çocuklarla yaptığı röportajlar yer alıyor. Sosyal medyada 14 milyondan fazla takipçisi bulunan Tucker, 7 Ekim katliamını yaşandığı günden bu yana her forumda anlatıyor. Geçtiğimiz yıl İsrael'i birkaç kez ziyaret eden sanatçı, Nova müzik festivali alanında yaptığı röportajları dünya çapındaki takipçileriyle paylaşmaya devam ediyor.
Montana Tucker, "Annem her zaman zayde'min (büyükbabanın Yidişçesi) içimde yaşadığını söyler. Zayde'm tanıştığı herkesle Holokost hakkında konuşur ve hikâyesini paylaşırdı… Yaptığım her şeyde onu düşünüyorum. Yaptığım işte en büyük ilham kaynağım büyükannem ve büyükbabamdır. Bana güçlü olmanın, asla pes etmemenin, doğruyu savunmanın ne demek olduğunu onlar öğrettiler” demekte…
Ülke dışından gelen ziyaretçilerin destekleri kalpleri ısıtırken, İsraelli Arap Yoseph Haddad’ın de ülkesini savunmak üzere, oldukça düşman ortamlarda cesaretle boy gösterdiğini göz ardı etmemek gerekir.
Geride bıraktığımız günlerde İngiltere'nin Oxford Üniversitesi'nde İsrail yanlısı ve Filistin yanlısı konuşmacılar, "İsrail'in Filistinlilere yönelik soykırımdan sorumlu bir apartheid devleti olup olmadığını" tartıştılar. İsrail lehine konuşanlar arasında İngiliz avukat Natasha Hausdorff, İngiliz gazeteci Jonathan Sacerdoti, Arap-İsrailli aktivist Yoseph Haddad ve İsrail casusu olan eski Hamas üyesi Mosab Hassan Yousef vardı.
Üniversite dışındaki protesto eylemleri nedeniyle Oxford Üniversitesi'ndeki tartışma sıkı güvenlik altında gerçekleştirildi. Yoseph Haddad’ın etkileyici konuşmasına rağmen tartışma ne yazık ki konuşmacılar ile izleyiciler arasında bağrışmaya dönüştü. Ne yazık ki Oxford’un "terör destekçileri tarafından kontrol edilmekle" olduğu kesinlik kazandı.
Eminim zamanla Batı ülkeleri halkları yanlışın yanında yer aldıklarının, teröre ve radikal güçlere destek verdiklerinin farkına varacaklar. Gerçeklerin bilincine vardıklarında geç kalınmaması dileğimizdir. Sevgiyle kalın…
Aşağıda paylaştığım kısacık filmleri izlerseniz yazımda sözünü ettiğim kişilerin çalışmaları hakkında bilgi edinebilirsiniz.
Nelly BAROKAS
İYT dip not :
İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.
Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.
Комментарии