top of page

 

560 günden fazla oldu. Bir buçuk seneden fazla...

59 rehinemiz, bir kismı sağ, bir kısmı ölü, hala kaçırıldıkları Gazze tünellerinde, -sağ olanlar yaralı olarak-, yaşam savaşı veriyorlar.

59 rehinenin hepsi ayrı ayrı birer dünya.

 

Gazzeden dönen/kurtulan rehinelerin tünellerde neler yaşadıklarını öğrendikçe boğazınız düğümleniyor.

Yakınları için ve  yaşamı kutsayan İsraelli için bu insanların hala orada bulunmaları, her biri için ayrı ayrı dayanılamaz bir hasret, bir acı, bir merhamet uyandırıyor.

Medyada öykülerini dinleyip hepsini teker teker yaşamımızın bir parçası haline getirdik.

 

Durum böyle olunca Hamas terör örgütünün şartları ne olursa olsun, İsrael’in ödeyeceği bedel ne olursa olsun, hükümetten rehinelerin hepsini hep birlikte hemen şimdi evlerine getirmeleri isteniyor. 

 

(Tabi ki onları evlerine döndürmek  -hem de sağ olarak döndürmek- hükümetin görevi ama keşke ‘’Bring Them Home’’ sloganının yanısıra, biraz da ‘’Let My People Go ‘’ sloganı da haykırılsaydı daha isabetli olurdu görüşündeyim. Belki olurdu da daha geçen hafta Cenevre’de karşılaştığım Hamas yanlısı yüzlerce kişilik gösterideki İsviçreli veya Fransız sarışın yaşlı ninelerden birkaçı wokeism’i bir yana bırakıp hiç olmazsa bu güruha katılmazdı!)

Bu amaçla ülke düzeyinde devamlı gösteriler düzenleniyor, hükümete çok kuvvetli baskı yapılıyor. Mademki bedeli bu, durdurun bu savaşı ve rehineleri geri getirin deniyor.

 

Politik görüşünüz ne olursa olsun, hatta milliyetiniz ne olursa olsun, gerçekleri bilen ve yüreği olan bir insansanız  göstericilerin bu haklı isteğine katılmamazlık edemezsiniz. (Ayrıca Hamasa istediğiniz kadar kızın, Gazze’de aralarında maalesef suçsuzların da bulunduğu bu kadar insanın ölümünü  - tek sorumlusu Hamas olsa da- kimse istemiyor).

 

İnsan olmak yeterli bu haklı isteğin tarafında olmak için.

Ne var ki İsrael toplumunun büyük bir kısmını, yakınlarımın ve dostlarımın pek çoğunu da karşıma almak pahasına da olsa madalyonun öteki yüzünü de göstermek bence  -15 günde bir sizlerle buluşan biri olarak-  benim görevim.

 

Madalyonun öteki yüzü durumun stratejik yüzü.

Hamas terör örgütünün rehineleri salıverme şartları malum ve katliamlarının başından beri değişmedi.  Dediği şu:

‘’Askerlerinizi çekin ve bizi  - hiçbir şey olmamış gibi- 7 Ekim öncesine geri döndürün.

Tabi İsrael’de hüküm giyip hala hapiste yatan bütün teröristlerimizi  de geri  vererek.’’

 

Bu durumda Hamas’ın şartları kabul  edildiğinde ne olur?

1.   Hamas terör örgütü tüm cihadçı Arap ve İslam aleminde kahraman konumuna yükselir. Gazze’nin yerle bir edilmiş olması, onbinlerce Gazzelinin yaşamlarını yitirmiş olması, üç yaşından başlayarak ölümü kutsamayı öğrenen cihadçı kesim için hiç önemli değildir. Önemli olan Hamas’ın tarihinde ilk  defa olarak İsrael’i alteden bir İslami güç konumuna yükselmesidir.

 

2.   Bu ‘’zafer’’ diğer  köktendinci terör örgütlerini, (Hizbullah ve Hutiler gibi), ve hatta bazı  devletleri, (İran gibi, yeni Suriye rejimi gibi) İsrael’e karşı savaş veya çatışma çıkartmaya teşvik etmez mi?

 

 

3.   Hamasın tüzüğü malum.  Değişmedi, değişmeyecek de. Tüzüğe  göre Siyonist  entity/ varlık yok  edilmelidir. Bu gayet açık. Dolayısıyla antlaşma sonrası  geri alacakları hapisteki teröristlerinin de önderliğinde İsrael’e yapılacak yeni saldırı yola çıkar. Saldırının sadece zamanı belli değildir. Üç yıl mı desem, beş yıl mı desem? Ama çıkacağı muhakkaktır.

 

4.   Bu şartlar altında Hamas saldırısı sonucu savaşın başlamasıyla evlerinden edilen güneydeki, (Gazze  cıvarı) ve kuzeydeki, (Lübnan/hizbullah cıvarı) yurttaşlar evlerine dönmeye çekinmezler mi? İsrael Hadera – Gedera hattına büzülmez mi?

 

 

5.   İzninize sığınarak ve tevazuyu bir yana bırakarak, benden kat kat bilgili çok uzmanın  görüşünün aksine, İsrael’in askerlerini geri çektikten ve Hamas’ın istediği garantileri verdikten sonra ilerde, yine de Haması yok edebileceğini sananlardan değilim, maalesef.

 

Bu ikilem nasıl çözülür?

Bilemiyorum.

Ya sizin için madalyonun hangi  tarafı  ağır basıyor?

Peki Gazze’nin geleceği nasıl çözülür?

Ancak ‘’kutu dışı’’ bir formül arayarak, o da belki.

İsrael’in Gazze’yi tekrar ele geçirip yönetmesine hiç taraftar değilim.

‘’Mısır ve genişletilmiş İbrahim Antlaşmaları partnerleri, (örneğin Suudi Arabistan ve diğer bazı  Müslüman ülkeler) önderliğinde cihadçı olmayan Filistinli yöneticiler’’

bir çözüm olabilir mi?

Bilmiyorum, belki.

 

Ama bünyesinde  bazı aşırı sağcı  unsurları barındıran bu hükümetin böyle  bir girişimi başlatması veya buna  yanaşması bana olası görünmüyor.

Ben de isterdim tünelin ucunda daha parlak bir ışık olmasını.

O zaman ne yapacağız?

Neyi, nasıl çözeceğiz?

İsrael’in bir mucizeler ülkesi olduğunu hatırlayacağız!

 

Not: Bu yazı Başbakan Netanyahu’nun Cumartesi akşamki TV deklarasyonundan önce  hazırlanmıştır.

BONDİ CHAKIM


IYT dip not :

İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.











ALLAEDDİN’İN LAMBASINDAKİ CİN İLE KARŞILAŞACAK MIYIZ?

Kendi halinde biri idi Alaeddin. Ta ki karşısına o cin çıkıncaya kadar. Şişe içinde kurtarılmayı bekleyen cin özgürlüğüne kavuşmak için Alaeddin’in her türlü isteğini yerine getirmeyi vadeder. Alaeddin şaşkındır ne diyeceğini bilemez. Hazırlıksız yakalanmıştır…Cin sabırsız ve acelecidir.  Öyle fazla zaman tanımaz…Aklına geleni söylemesini ister.

 

 

Bu masal yıllardır dilden dile dolaşırken zaman zaman fıkralara konu oldu… Kimi zaman en olmıyacak şeyleri düşünmemize neden olacak, cini zor durumda bırakacaktır. Kimi zaman ise kendi gücümüz ile yapabileceğimiz basit şeyleri cinden talep ederiz. Böylece dilekler heba olacaktır. Ve cin bu işten tereyağından kıl çıkarır gibi sıyrılacaktır. Cinin özgür olmaktan başka dileği yoktur.

 

 

Ancak hepimiz gün gelir karşımıza bir cinin çıkabileceğini sanki hayal ederiz. O gün için hazır mıyız? Elbette hayır, cinin karşımıza hangi şartlarda hayatımızın hangi döneminde karşımıza çıkacağını bilemiyoruz. Dolayısıyla dileklerimiz de her gün değişiyor. Ama siz siz olun dikkatli olun. Yoksa kral Midas’ın durumuna düşebilirsiniz. Silenos, Dionysos ve Midas arasında geçen mitolojik hikayeye göre Midas “tuttuğu her şeyin altın olmasını” dilemiştir.

 

 

Önceleri Midas’a çok eğlenceli gibi görünen bu durum kısa zamanda işkenceye dönüşür. Acıkmıştır yemek yiyemez, susamıştır su içemez, sevdiği kadına sarılmaktan korkar. Lakin o da altın olacaktır. Bu lanetin kalkması için yıkanması gereken nehir ise fethetmek istediği ülkenin sınırları içindedir. Bu isteğinden de vazgeçer ve nehirde yıkanır. Ancak hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacaktır. Yemek yemenin su içmenin ve sarılmanın önemini anlamış ama fethetmek istediği ülkenden vazgeçmiştir Midas.

 

 

Efsaneler insanlara ışık tutmakla kalmaz, tarihin sayfalarına da destek verir.

Eğer sizin üç dilek hakkınız olsa idi ne dilerdiniz. Tabii ki önce sağlık dilerdik. Her işin başı olarak… Çocuklar ile ilgili bu hikaye beni çok etkiledi. Birçok çocuk ile dilekleri hakkında konuşulurken bir tanesi istediği kadar çikolata yiyebilmesi için annesinden izin alabilmeyi, bir diğeri istediği kadar çikolata alabilecek bir dükkana sahip olmayı dilerken, bir köşede duran sesiz çocuk “ dilek dilemeyi gerektirmeyecek bir dünyada yaşamak isterdim” dedi. İşte tam da sevdiğimiz bir bakış açısı. Ancak hepimiz biliyoruz ki insanlar arasında eğer üç dilek hakkım olsa idi bir tanesini 6 dilek hakkım olsun diye değiştirirdim diyenler olacaktır. Hırsın ve tutkunun dünyayı kasıp kavurduğu günlerde hepimiz savaş rüzgarlarının esmemesini, barışın dünyaya daha çok yayılmasını arzu ediyoruz.

 

 

 Sahi bizler hala bir cinin karşımıza çıkacağını düşünebiliyor musunuz? Çocuklarınıza anlattıklarınıza dikkat edin. Masallar gerçek hayatınızı etkileyebilir. Üç dilek hakkımızı güzellikler mutluluk için kullanalım.

 

Feride PETİLON

 

 

 

 


 

 

IYT dip not :

İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.












 

Bir Pesah bayramı daha geride kaldı. Kimimiz masamızın etrafında sarı bir sandalyeyi boş bıraktık, kimimiz Seder tabağının yanına sarı bir kurdele ekledik. Oysa tüm rehinelerimizin serbest bırakılacağını, bu Pesah’ı aileleri ile kucaklaşarak kutlayacaklarını ummuştuk.

 

Bu Pesah’ta da yakın ailemizi kendi evimizde ağırlama, bayram sofrası etrafında toplanıp Seder’i okuma şansını yakaladık. Yahudi ulusunun Mısır’dan çıkıp özgürlüğe kavuşmasını kutlarken, halen esaret altında açlık çeken ve hayatta kalmak için direnen, özgürlüklerine susamış rehinelerimizi bir an bile unutmadık.

 

Bayram akşamı konuklarımız çiçek, şarap, ya da hediyeler getirdiler. Aralarından en anlamlısı fotoğrafını çektiğim ve burada paylaştığım bu hediye oldu. “Atid Le Otef” (Gazze Şeridinin Geleceği) adlı sivil toplum kuruluşunun Gazze Şeridi yakınındaki kibbutz ve yerleşimlerin yeniden yapılanması için kaynak toplamayı amaçlayan bir hediyesiydi bu…

 



Siyaset dışı ve Siyonist bir kuruluş olan “Atid Le Otef” 7 Ekim felaketi sonrasında oluşturuldu. Bu kuruluş terör mağduru olan bölgenin yeniden yapılandırılması, yaşayanlarının gereksinimlerinin sağlanması, yaşam koşullarının iyileştirilmesi yönündeki girişimlerde itici bir güç olma amacını taşıyor. Kurucuları Otef Aza (Gazze Şeridi) yerleşimlerinin yeniden inşaası ve yapılandırılmasının Siyonizm ruhunun sürekliliğini sağlayacağı gibi, ülkenin tümü için daha iyi bir gelecek oluşmasına yol açacağına inanıyorlar.

 

Fotoğrafını çekip burada paylaştığım hediye de bağış toplama amacıyla oluşturulmuş anlam yüklü bir tasarım. Ham tahtadan bir tepsi… Bakalım içinde neler var… Bir saksı içinde dalları etrafa yayılmış mis kokulu taze nane… Bir Pesah keki… Bir kutu organik bitki çayı… Kulplu iki cam bardak… Zencefil çubukları… Uzun ve dar bir kutuda çikolata (O bölgede yaşayan bir ailenin üç nesildir ürettikleri özel yapım) … Bir kavanoz içinde o bölgenin toprağı ve küçük bir poşet içinde ekilecek üç tohum tanesi…

 



Tüm bu çeşninin arasına iliştirilmiş kartonda (onun da fotoğrafını çektim) saksı içinde bir çiçek resmi ve “STRONGER THAN YESTERDAY” (Dünden Daha Güçlü) sözcükleri... Kartonun diğer yüzünde “Atid Le Otef”in kuruluş amaçları ve hedefleri anlatılıyor kısaca… Ve bizlere tepsi içinde sunulan hediyenin anlamı aşağıdaki sözcüklerle ifade edilmiş:

 

“Pesah bayramı vesilesi ile çiçek açma ve yeniden olgunlaşmayı simge olarak seçtik ve ekilen tohumların yeni bir hayatı başlattıkları ilkesiyle her tepsiye evde ekilebilecek gereksinimleri ekledik. Bizler halk olarak yavaş yavaş çiçek açacak ve yeniden güçleneceğiz…”

 

Bu hafta perşembe günü Holokost anma günü… Naziler tarafından yok edilen altı milyon dindaşımızı anacağız. Bu yıl Auschwitz – Birkenau’nun özgürlüğüne kavuşturulmasının 80. Yıldönümünde her yıl olduğu gibi Nazilerin kurduğu en büyük temerküz kampında törenler düzenlenecek. Devlet Başkanımız İtzhak Herzog da törende hazır bulunacak.

 

Auschwitz – Birkenau’daki törenin bu yıl en anlamlı ve çarpıcı özelliği Hamas tarafından kaçırılıp 482 gün sonra serbest bırakılan Agam Berger ile annesi ve babası 7 Ekim günü teröristler tarafından öldürülen müzisyen Daniel Weiss’ın orada birlikte sahne alacak olmaları.

 

Agam Berger serbest bırakılmasının ardından, bir süre önce kendisine hediye edilen 130 yıllık Holokost’tan kurtulmuş bir kemanı çalarken, Daniel Weiss da “Shir Le Maalot”u seslendirecek.

 

Bu yılın sloganı “NEVER AGAIN IS NOW…”

Nelly BAROKAS


İYT dip not :

İfade edilen görüşler İYT web portalının editöryal politikasını yansıtmayabilir.

Yazarların düşünceleri sadece kendilerini bağlar.






 

Featured Posts
Recent Posts
Archive
Search By Tags
Follow Us
  • Facebook Basic Square
  • Twitter Basic Square
  • Google+ Basic Square
WhatsApp Image 2020-09-08 at 20.52.59 (1

İLETİŞİM

Telefon                           :+97236582936
Mail                                :turkisrael@gmail.com

 

KÜNYE

İYT Web Sitesi Künyesi:
Editör                             :Av.Yakup Barokas
Grafik Tasarım              :Şemi Barokas 
                                       Ovi Roditi Gülerşen

© 2018 by Turkisrael.org

bottom of page